Bakışlarına hüzün bulutlanmış bir öğrenci ile sohbet ediyorum, konuşup hüzününün sebebini anlatmasını sağlamaya çalışıyorum.
Zira dertleşmeye, içini dökmeye çok ihtiyacı olduğu bakışlarının ardında göz bebeklerine kümelenmiş hüzününden anlaşılıyor.
“Nasıl gidiyor?” diye soruyorum.
Hiç iyi gitmiyor.
Bugün matematik dersimiz vardı, ders çok sıkıcı geçti.
Neden? diye soruyorum.
Öğretmen çok değişik!
Konuyu anlatmıyor.
Bu da yetmiyormuş gibi; “Bu konuyu bilmeyen varsa gitsin kumda oynasın” diyor.
Sonra büyük çoğunluğumuz susup kalıyoruz.
"Konuyu anlatın, konuyu bilmiyoruz" dememizin önünü kesiyor.
Bilmediğimiz yerleri, anlamadığımız konuları, yapamadığımız soruları sormak için bizi yüreklendirmesi gerekirken anladığımızı sanarak üstünkörü anlatıp gidiyor.
Dahası aşağılama, küçümseme ve utandırma dilini kullanıyor.
Bu durum, canımı çok sıkıyor.
En sevdiğim dersin öğretmeni böyle davranması beni dersten koparır diye çok kaygılanıyorum.
Bunu nasıl aşacağız bilmiyorum.
Böyle öğretmenlik mi olur?
Nasıl da haklı çocuk…
Böyle öğretmenlik olmaz tabii ki de...
Bilmediğin bilinmesin, aksi takdirde "bilmediğin bilinirse rezil olursun" "algısı" oluşturmaktır "Gidin kumda oynayın" demek...
Bu anlayış, bu akıl; soru sormaktan, hata yapmaktan çekinmeyi, korkmayı aşılamaktır öğrencilere.
Bu tutum, öğrencilerin öğrenme merakını, şevkini kırar.
Soru sorup bilmediğiniz ortaya çıkarsa, "Rezil olursunuz düşüncesini" öğrencilerin kafasına kazımaktır bu.
Bu da zamanla öğrenmekten kopmak, vazgeçmek demektir.
Ayrıca öğrenci dersi anlamayacağını sanacağı için zamanla dersi sevmeyi, okula gitmeyi bırakmasına zemin hazırlar.
Oysa hata, en iyi öğretmendir.
Daha doğrusu eğitimde bir öğrencinin en bükük hakkı, hata yapma hakkıdır.
Dolayısıyla öğrencilerine hata yapma hakkı tanımayan öğretmen, öğrencilerini yarım bırakır, eksik bırakır.
Hem sınıfın seviyesine göre ders anlatmayan öğretmen, yıl boyunca duvarlara ders anlatmış olur.
Bunun farkında olmamak, öğrencilerin geleceğine duvar olmaktır, duvar örmektir.
Zira öğrenciyi dersten, okuldan ve okumadan soğutur bu mantalite.
Bir başka trajik durum, bazı öğretmenlerin yıl boyunca dersi, bir kaç öğrenci ile işlemesidir.
Diğer öğrencilerin dersten kopmasını dert etmeyen öğretmenler olabiliyor maalesef.
Daha doğrusu öğrencinin dersi bir sebepten dinlememesi veya anlamaması ile hiç ilgilenmeyen, umursamayan öğretmenler var.
Ben dersimi anlatır giderim kafasında olmak, herşeyden önce bir kişilik sorunudur.
Bazı öğretmenlerin en büyük hatalarından birisi de kendilerine doğal olarak kolay, basit gelen konuyu, öğrencilerin hemen anlamasına koşullanıp bağırıp çağırmalarıdır.
Özellikle sınıf öğretmenlerinin çokça düştüğü bir hata.
Doğal olarak size çok basit gelen okumalar, heceler ve işlemler öğrencinize çok zor gelebilir.
Size kolay gelen işlemler, okumalar, heceler öğrenciye de, kolay gelmeli hatasına düşmeyin.
Ses tonunuza çok dikkat edin.
Gergin bir ses tonu ile siz öğretmeye çalıştığınızı sanırken, çocuk kendisine kızıldığını, bağrıldığını, öfkelendiğini düşünür.
İşte bu yaklaşım çocuğu dersten, okuldan, okumaktan, anlamaktan koparır.
Çünkü çocuk kendisine bağıracak, kızacak kişiden bişey öğrenemez, öğrenmek istemez.
Bu hataya özellikle birinci sınıf anne babaları da düşüyor.
Dolayısıyla anne baba ve öğretmen olarak sergilediğiniz tutumla çocuğunuzun, öğrencinizin kafasında kendinizle ilgili bağıran, çağıran ve kızan biri algısı oluşturmayın.
Bu tutum çocuğunuzun, öğrencinizin öğrenmesini sekteye uğratır.
Evet, bu konuyu, bu işlemi bilmeyen "Gitsin kumda oynasın" gibi ifadeler, öğrencileri çok sevdiği dersten nefret etmesine bile yol açabilir.
Zira öğrencilerin anlaması mümkün iken öğretmenin ders anlatma yöntemi, tekniği veya üslübu öğrencinin öğrenmesine bariyer oluşturabilir.
Hatta zamanla "Ben bu dersi anlayacak biri değilim" noktasına getirebilir öğrenciyi...
Çünkü bu hatalı tutumla öğrenci özgüvenini, yapabilme yetisini kaybedebiliyor.
Dolayısıyla öğretmen, öğrencinin ders başarısında çok belirleyicidir.
Öğretmen var, öğrencinin en sevmediği ve anlamadığını sandığı dersi anlamasını sağlayıp dersi sevdirir başarılı olmasını sağlar...Öğretmen var, öğrencinin en sevdiği ve anladığı dersten onu bıktırıp başarısız olmasına sebep olur.
Hatta dersten, okuldan nefret ettirir.
Bu duruma yani öğretmen farkını, öğretmen değişikliklerinde sıkça tanık oluyoruz
Son olarak, "Gidin kumda oynayın" gibi küçümseyici, aşağlayıcı ve utandırıcı ifadelerle öğrencilere bilmezseniz, hata yaparsanız "Rezil olursunuz" düşüncesini yerleştirip öğrencileri hata yapmaktan korkar hale getirmeyin.
Unutmayın ki, öğrenmeyecek öğrenci yoktur, gözden çıkartılmış veya vazgeçilmiş öğrenci var.