Toplum içinde kök salmış, sessiz ama bir o kadar da yıkıcı bir hastalık var: "Desinler" hastalığı. İnsanların hayatlarını, başkalarının düşüncelerine göre şekillendirmesine sebep olan bu psikolojik pranga, bireyin kendine verdiği en büyük zararlardan biridir.
Başkasının Gözüyle Yaşamak İnsan Duygusunu Etkiler Mi? Evet etkiler.
"El âlem ne der?" cümlesi, çoğu zaman kararlarımızın baş köşesinde oturur. Bir meslek seçerken, bir kıyafet alırken, hatta bir mutluluk anını paylaşırken bile zihnimizin bir köşesinde başkalarının yorumları yankılanır. Oysa başkalarının düşünceleriyle şekillenen bir hayat, kendi kimliğinden giderek uzaklaşan bir yolculuğa dönüşür.
"Başkalarının düşünceleriyle yaşayan, kendi hayatını kaybeder." Demiş Marcus. Bu durumu ne güzel ifade etmiş. Gelin bunu bir de güzel bir hikaye ile ifade edelim.
Derviş, Çocuk ve Eşek:
Bir derviş, yanında küçük bir çocuk ve bir eşekle köyden köye yolculuk ediyormuş. Önce çocuk eşeğe binmiş, derviş yürüyormuş. Yoldan geçenler:
— "Vay edepsiz çocuk! Yaşlı adam yürürken sen nasıl binebilirsin!" demişler.
Bunun üzerine çocuk inmiş, derviş eşeğe binmiş. Bu kez başkaları:
— "Yaşlı başlı adam utanmıyor mu, küçücük çocuğu yürütüyor!" diye konuşmuşlar.
İkisi birden eşeğe binmişler. Yine sesler yükselmiş:
— "Zalimler! Zavallı hayvanı iki kişiyle eziyorlar!"
Bu kez ikisi de yürümüş. Fakat insanlar yine konuşmuş:
— "Ne aptallar! Ellerinde eşek var ama yürüyerek gidiyorlar!"
Derviş, çocuğa dönmüş ve şöyle demiş:
— "Gördün mü evlat, ne yaparsan yap, insanları memnun edemezsin. O yüzden en doğrusu, vicdanına ve kalbine danışarak yaşamaktır."
Kendin Olmanın Önemi Burada İnsan İnsanı Aydınlatıyor.
Desinler hastalığı, insanın kendi değerini başkalarının onayına bağlamasından doğar. Oysa başkalarının beklentileri sonsuzdur, ama bizim zamanımız sınırlıdır. Gerçek mutluluk, iç sesimizi dinleyip, kendi yolumuzda yürümekle gelir.
Unutmayın: En büyük özgürlük, başkalarının ne dediğine aldırmadan, manevi değerlerini koruyarak, kendin olarak yaşamaktır.